10 Ocak 2012 Salı

TÜRKİYE KARIŞIRKEN

1 Nisan 2008 tarihli Genç Gelecek dergisinde yayınlanan yazım.

Rakısı bol olsun Can Yücel’in çok bilinen bir hikayesi vardır. Bir şiirinde yer alan “Kaba et” sözcüğünün argo şeklini kullanması yüzünden mahkemeye çıkarılır, mahkemedeki savunmasında güzel bir fıkrayla derdini anlatmak ister. Kısaca “Bizim köyde ..t’e ..t derler!!!”

            Balık hafızalı bir toplum olduğumuz için kısa bir AKP tarihi sunarak size bugünü anlatmaya çalışacağım.

            Biz devrimini henüz tamamlayamamış bir toplum olarak sırf demokrasiye olan inancımız gereği 6 yıldır Türkiye’de karşı devrim yapmaya çalışan anti-demokratik, oligarşik iktidarı demokrat diye tanımlıyoruz.

            2002 seçimlerinde ülkedeki ekonomik buhran ve halkın bir çok çıkış yolu aramasından dolayı meydanında desteği ile tek başına iktidar olma fırsatını yakalayan AKP’ye geçmişine bakmadan toplumca bir kredi verdik.

            Tüm kesimler ülke çıkarları ve “değiştik” sözüne güvenerek meydanında bu yönde halkın fikri üstünde etkin olmasıyla AKP’ye Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir destek verildi.

            Sıcak paranın bir şekilde(!) ülkeye girmesiyle piyasaların sanal bir canlanma yaşamasıyla halkın ekonomiyle olan kötü ilişkisine ara verilmiş oldu. Bu sayede AKP’ye destek daha da arttı ve AB veya ABD güdümlü bir kesim demeyeceğim, bu liberal ekonomik havadan ve AB yolunda atılan göstermelik adımlardan memnun olan kesiminde pohpohlamasıyla AKP bir anda halkın siyasi fenomeni oldu.

            Merkez medya birkaç çatlak ses dışında AKP’nin arkasındaydı ve insanlar sanki derin bir uykudaymış gibi AKP’yi sadece görmek istedikleri liberal kimliği ile görüyorlardı. Halkta sempati uyandırmak için AKP’nin islami geçmişi unutturulup AKP’nin salt bir liberal parti olduğu benimsetilmeye çalışıldı. Bu sırada devletin resmi politikasına tamamen zıt olarak ilk defa bir başbakan terör sorununu teröristlerin diliyle “Kürt Sorunu” olarak tanımladı, akabinde terör yeniden kuvvet kazandı. Bu bana göre terörün resmiyet kazanmasıydı.

            Belki çok dillendirilmiyor fakat AKP kısa bir süre içinde, devlet içinde kadrolaştı ve bu kadrolaşma daha önceki fetullahçı kadrolaşmayla birleşerek gerçek bir oligarşi oluşturdu ve bu günlerde sıkça söylenmeye başlanan deyişle AKP kendi “derin devlet”ini kurdu.

            Persepolis filmini izleyenler bilirler, bir sahnede filmin kahramanı kızı, bir hastane müdürüne laf anlatmaya çalışırken görürüz, ve ortaya çıkar ki o hastane müdürü bir imamdır. Tıpkı Zonguldak’ta bir imamın sırf kardeşi AKP milletvekili diye İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atanması hem kadrolaşmaya hem de acaba İran olur muyuz sorusuna güzel bir cevaptı.

            Son seçimlerden hemen sonra AKP’nin oylarını attırması ve akabinde kendi gücünü sözde demokrasiye sığınarak anti-demokratik bir biçimde kullanmak istemesiyle medyada aynı ses yankılandı “BİZ BİR CANAVAR YARATTIK”.

            Demokrasi kahramanı diye adlandırdıkları kişi hukuk dışı olarak bir anayasa yapmaya kalktı, yetmedi pimi çekilmiş bir bomba gibi, sırf o günlerde başlaması beklenen ekonomik sıkıntıya çevrilen gözleri başka yere kaydırmak uğruna türban meselesini ortaya attı, hem de devletin temel değerlerini ve politikasına karşı bir tavırla siyasi literatürümüze yeni bir kanıksama kattı, “VELEV Kİ SİYASİ SİMGE”.

            Demokrasi uğruna sadece hukuk ve insanlık sınırları içinde hiçbir taşkınlık yapmadan muhalefet yapan, darbenin adının bile geçmediği mitingler düzenlendi, ancak bundan bile rahatsızlık duyuldu.

            Mitingler sonucunda, medya tarafından ulusalcı denen bir kesim oluşturuldu. Ve halk şu anda maalesef üçe bölünmüş şekle sokuldu. Ulusalcılar, İslamcılar, Kürtçüler. Dikkat edilirse Ulusalcı denen kesimin kanaat önderi olarak görülen kişiler Ergenekon Operasyonu kapsamında soruşturmadan geçirildiler ve dahası da devam edecek. Burada söylemek istediğim şey yargı ile alakalı değil, kastettiğim iktidara yakın olan medya. Çünkü bu medya kesiminin oluşturduğu hava, adını bile kimin koyduğu belli olmayan Ergenekon Terör Örgütü hükümete karşı bir darbe hazırlığında ve ulusalcı denen kesim bunlara destek veriyor dolayısıyla ulusalcılar darbecidir havası. Bu o kadar tehlikeli ki Türk basınının yarısı kemalizmi savunmayı darbecilikle bir tutmaya başladılar ve bu, yargı dahil kadrolaşan bir iktidarın elinde 1984 romanında ki gibi korkunç bir ütopyaya dönüşebilir.

            Böyle bir ortamda bağımsız yargı devreye girdi, bu önemliydi çünkü demokrasi işliyordu. AKP’nin bu rejim karşıtı tavırlarına tepki ne darbeyle ne de kitlesel bir çılgınlıkla ülkeyi buhrana sürükleyerek yapıldı. Cumhuriyet devriminin temel direği olan hukukla çözülmeye çalışıldı. Ancak sözde demokrat AKP, kendisine isnad edilen suçları reddedeceği, yalanlayacağı, bu suçlamaya karşı kendisini bağımsız yargı karşısında kendine güvenerek savunacağı yerde, hukuka saygı duyması gereken yerde, ancak faşist ülkelerde olacak bir uygulamayla hukuka karşı hile yoluna başvurdu. Düşünün bir kere, size bir suç isnad ediliyor ve haklı ya da değilsiniz fark etmez, bu suçtan kurtulmak için kendinizi savunmak yerine mevcut kanunları kendinize göre değiştirmeye çalışıyorsunuz, bu hukuka karşı hiledir. Hukuk dediğimiz şey sonuçta bir kurallar bütünüdür ve bu kuralları iktidar istediği anda keyfine göre değiştirirse halkın o hukuka ne kadar saygısı kalır?

            AKP’nin yaptığı hukuka karşı hiledir. Kanunları kendi çıkarları doğrultusunda yok etmektir. 

            Parti kapatmak, bir partiye böyle bir suç isnad etmek demokrasiyle çelişir de İşçi Partisinin günahı ne? Hazırlanan ucube kanun değişikliğinde niçin DTP’yi de kurtaracak bir düzenleme yapılmıyor o halde?

            Yüklenen suçlar üzerinden konuşuyorum, DTP bu ülkeyi ne kadar bölmek istiyorsa, AKP’de o kadar rejim karşıtı ve politikaları DTP’nin politikalarına dayanak oluşturuyor. her şeyi bir kenara bırakıyorum Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda çıkıp yaramaz bir çocuk gibi, sanki bir arkadaşını ispiyonlarmış gibi “MHP’de türban olayının içindeydi” demesi ancak ve ancak acınacak bir durumdur.

            Yazımın başında da belirttiğim gibi artık bazı şeyleri açıkça ortaya koymamız lazım.

            Kapatma davasına ve Ergenekon’a özel olarak değinecek olursak; hazırlanan iddianame basına nasıl sızdı bilinmez(!) fakat özensizce hazırlandığı gerçek. İddianamenin kaç klasör oluşturduğu önemli değil fakat kanaatimce atlanan çok ayrıntı var. Ergenekon soruşturması ise tam bir felaket. İddianame hazırlanmadan aylardır tutuklu kalan insanlardan ve polis koruması altında ki birinin sanki kaçma şansı varmış gibi gece yarısı evinin basılıp apar topar gözaltına alınması ve bu olayların bazı medya organlarınca kahin gibi bilinebilmesi ya da işaret edilmesi kapatma davasına karşı intikam iddialarını güçlendirse de, devam eden bir hukuk süreci hakkında daha fazla yorum yapmak yanlıştır.

            Unutulamamalıdır ki; her iki olayda da şu an için her şey birer iddiadan ibarettir. İddiaların gerçekliği hakkında yorum yapmak için mahkemenin kararı beklenmelidir. Yargının bağımsızlığı ancak bu şekilde korunabilir.

            AKP’nin kapatılması, sonuçları bakımından ülkenin gidişatını etkileyeceği kesindir. Kapatılmanın yaratacağı en büyük sorun AB ile ilişkiler olacaktır ki, eğer her şey hukukun bağımsızlığı altında gelişirse böyle bir sorun doğmadan kapanacaktır. Ötesinde siyasette herkesin yeri doldurulabilir.

            Yalnız şöyle bir husus var ki, bu dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın parti kapatmanın zorlaştırılması mecburidir. Hukuka herkes güvenmek zorundadır fakat parti kapatmakta sadece bir iddianameye bakmamalıdır. İşe de ilk evvel dokunulmazlıkların kayıtsız şartsız kaldırılmasıyla başlanmalıdır. Ancak ülkenin menfaatine durumlarda partiler kapatılmalıdır.

            Hatta ve hatta yeni bir anayasa yapmak için partiler çalışma içine girmeli ve 2 sene içinde, anayasayı yapması için bir kurucu meclis seçilmek üzere yeni bir seçime gidilmelidir.

            Kanaatimce kapatılmaması halinde AKP daha da güçlenecek ve siyasal islam meşrulaşacaktır. Ülkemizi yeni bir anayasaya bağlı olarak yeni bir rejim ve yeni bir siyasi yapı beklemektedir.       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder